İstanbul Sendikalar Platformu: Ücret ve maaşlar en az reel enflasyon kadar artırılmalı, sosyal yardım ücreti de eklenmeli – Son Dakika Türkiye Haberleri
İstanbul Sendikalar Platformu (İSŞP), Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda temmuz ayında asgari ücrete zam yapılması çağrısında bulunan bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Temmuz zammı bir lütuf değil, zorunluluktur, dolayısıyla benim meşru hakkımdır ve bundan vazgeçmeyeceğiz. Enflasyonun ve hayat pahalılığının nedeni işçi ücretleri değil. 1 Temmuz'dan itibaren ücret ve maaşlar en az reel enflasyon kadar artırılmalı, sosyal yardım ödeneği eklenmeli. Az kazananlardan daha az vergi alınmalı, çok kazananlardan daha çok vergi alınmalı, asgari ücret vergiden muaf olmalı” dedi.
İSŞP, Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda asgari ücrete ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan Liman-İş Sendikası Bölge Başkanı Marmara Mülazım Dursun, şunları söyledi:
“MİLYONLARCA EMEKLİ AYDA 10 BİN LİTRE İLE HAYATTA KALMAYA ÇALIŞIYOR”.
“Ücretler artırılmalı, artışlar ve yüksek fiyatlar durdurulmalı. Sayıları on milyonlarla ifade edilen işçilerin, kamu çalışanlarının ve emeklilerin sözcüsüyüz. 1 Temmuz'dan itibaren ücret ve maaşlarımızın asgari düzeyde de olsa insanca yaşayabileceğimiz seviyeye yükseltilmesini istiyoruz. Mayıs 2024 itibarıyla açlık sınırının 18 bin 969,22 TL, yoksulluk sınırının ise 61 bin 788,99 TL olduğu bugün, milyonlarca asgari ücretli işçi 17 bin 2 lira ve biraz üzerinde ücretle çalışıyor. Milyonlarca emekli ayda sadece 10 bin lirayla hayatta kalmaya çalışıyor. Yani milyonlarcamız açlık sınırının altında, geri kalanımız ise yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışıyoruz.
“TEKERLEKLERİN NE KADAR İLGİLİ DÖNDÜĞÜNÜ AÇIKÇA GÖSTERİYOR.”
Ancak ücret ve maaşlarımız reel olarak sürekli düşüyor ve satın alma gücümüz de düşmeye devam ediyor. Asgari ücret, açıklandığı Ocak 2024'e göre reel olarak 3 bin 863 lira azaldı. Konunun hem emek hem sermaye hem de hükümet kanadındaki muhatapları, inatla taleplerimize kulak tıkamaya devam ediyor. Başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan var. Görüyoruz ki, yeni değerler üretip yarattıkça biz fakirleşiyoruz, diğerleri ise bizim pahasına zenginleştikçe zenginleşiyor. 2016 yılında emeğin milli gelir içindeki payı %32 iken 2022 yılında bu oran %23,7'ye düştü. Aynı dönemde sermayenin payı ise %41,6'dan %49,9'a yükseldi. Çarkların kimin çıkarlarına döndüğünü açıkça gösteriyor.
“BU HİÇBİR ZAMAN DEVLETİN 'HUKUKİ SOYGUN' DEĞİLDİR”
Ne yazık ki işçi ücretleri enflasyonun, yüksek hayat pahalılığının ve ekonomik sıkıntının kaynağı olarak gösteriliyor. Patronlar işçilerin ürettiği her değerin kremasını alırken, işçilere kalan tek şey yoksullukla, maddi sıkıntılarla ve enflasyonla mücadele etmekti. İşçilerin sorunlarıyla ilgilenmedikleri aşikar. Çalışanlarının emeğiyle geçinenlerin geçindiremediği köle asgari ücretinin yanı sıra vergi soygunu da var. Toplam vergi gelirlerinin yüzde 75'i biz işçiler, emekçiler ve dar gelirli insanlar tarafından toplanıyor. Maaş çeklerinizden kesin, vergi dilimine koyun, çıkarın. KDV gibi dolaylı vergiler ve tüketime uygulanan özel vergilerle işçinin yükü artık çok fazla. Buradan soruyoruz: “Vergi dilimi” gibi tuhaf bir yöntemle işçinin maaşının aylar sonra ciddi oranda düştüğü bir ülke dünyanın neresinde var? Bütün bunların adı devletin yaptığı “küçük soygun”dan başka bir şey değil.
“YETER YETER, İŞÇİLERİN, DÜŞÜK GELİRLİLERİN VE EMEKLİLERİN CEPLERİNDEN ELİNİZİ ÇEKİN”.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yeni mali paketler hazırlıyor ve bunları Meclis'e gönderecek. Verginin tabana yayılması adına; Yoksulların, hayatta kalmaya çalışan engellilerin, bahşişle geçimini sağlamaya çalışanların, ölümle burun buruna çalışan kuryelerin cebine dokunuluyor. Ancak açıklanan yeni istatistiklerle kâr oranlarını yüzde bine çıkaran holdingler, bankacılık ve finans çevreleri ile işveren dünyası bu durumdan zarar görmedi; Sıfır faizli krediler, teşvik paketleri ve vergi aflarıyla beslenmeye devam ediyor. Sendika şubelerinden oluşan bir platform olarak şunu söyleyelim; yeter! Ellerinizi işçilerin, dar gelirlilerin ve emeklilerin ceplerinden çekin. Ekonomik krizin, enflasyonun ve yüksek hayat pahalılığının nedeni, milyonlarca dolar vergi vererek bağışladığınız kapitalistler, kredi ve teşviklerle beslediğiniz işbirlikçi patronlar, çalışma aleyhine uyguladığınız ekonomi politikalarıdır.
“VERGİ YAPIŞMALARI NEDENİYLE AYLIK ÜCRETLERİMİZ AZALIYOR”
Kamu çerçeve protokolünün hedef aldığı yüzbinlerce kamu çalışanı, yoksulluk sınırının yarısı kadar maaşa mahkum edildi. Halkın gerçek anlamda daha da artması için sesini yükselten bir kesim olan savunma sanayii çalışanlarının bu hayati talebi barikatlarla engellendi ve görmezden gelindi. Eğitim emekçileri ve özel sektör öğretmenlerinin günlerdir sokaklarda seslendirdiği temel ücret talebi bir kez daha yüzbinlerce eğitim emekçisinin talebidir. Eğitim emekçilerinde de görüldüğü gibi özel sektörün tüm kesimleri emeği acımasızca sömürmeye devam ediyor. Temmuz ayı bizim için hem fiziki hem de ekonomik açıdan yıpratıcı bir ay. Çünkü yıl ortasına gelindiğinde ücretlerimiz ve maaşlarımız aşınıyor, enflasyon ve hayat pahalılığı üzerimize yük oluyor. Ayrıca vergi dilimlerinden dolayı aylık ücretlerimiz düşmektedir.
“ANORMAL OLAN BU NORMALLİĞİ KABUL ETMİYORUZ”
Biz hâlâ sabırlı olmaya çağrılıyoruz. İşçilerin üzerindeki ekonomik örtüyü ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yeni vergi programını kesinlikle reddediyoruz. İşçilerin bu programa uyum sağlayacak koşulları ve sabrı yok, bu da yoksulluk-enflasyon tuzağını daha da kötüleştirecek. Son günlerde kamuoyuna yansıyan normalleşme sürecine ilişkin hükümet yetkililerinin açıklamaları neler? Biz işçiler şunu da soruyoruz: Bu normalleşmenin içeriği nedir? Aksi takdirde işsizliğin, açlığın, köle çalışma koşullarının artacağı, sömürünün artacağı, adaletsizliklerin artacağı gerçeği varsa ki bu geçmişte çalışma açısından sürpriz değildi, bu anormal normalliği kabul etmiyoruz.
“Fiyat artışları durdurulmalı”
İşsizliğin arttığı, ekmeğimizin azaldığı, hak ve özgürlüklerimizin ayaklar altına alındığı, hukuksuzluk ve adaletsizliğin had safhaya ulaştığı bir dönemde, bizim için normalleşme, işçilere insani yaşam koşullarının sağlanmasından başka bir anlam ifade etmiyor. Burada taleplerimizi bir kez daha dile getiriyoruz. Temmuz asgari ücret artışının bir an önce beklenmesi gerekiyor. Temmuz zammı lütuf değil zorunluluktur, dolayısıyla meşru hakkımdır, bundan vazgeçmeyeceğiz. Enflasyonun ve hayat pahalılığının nedeni işçi ücretleri değil. 1 Temmuz'dan itibaren ücret ve maaşlar en az reel enflasyon kadar artırılmalı, sosyal yardım ödeneği eklenmeli. Az kazananlardan daha az vergi alınmalı, çok kazananlardan daha fazla vergi alınmalı, asgari ücret vergiden muaf tutulmalı. Varlık vergisi liderlerden, varlıklı kurumlardan ve kişilerden toplanmalıdır. Başta temel tüketim malları olmak üzere fiyat artışlarına son verilmelidir.